ana_sayfa
FAALİYETLER
Yazılı Soru Önergeleri
Genel Kurul Soruları
Kanun Teklifleri
Sözlü Soru Önergeleri
Makalelerim
Genel Kurul Konuşmaları
Yazılı S.Ö.(Cevaplanan)
Meclis Araştırma Önergeleri
Genel Kurul Konumalar > 503 sıra sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde konuşması
09.06.2010
503 sıra sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde konuşması

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 503 sıra sayılı Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, insanlığın gelişmesindeki en önemli atlama taşlarından birisi de hiç kuşkusuz toprak ve kayaların altına gizlenmiş doğal hazinelerin, yani madenlerin çıkarılmasıdır. Bugün de hem dün-yada hem de ülkemizde maden ve madencilik, büyük bir öneme sahip olup millî ekonomiye önemli katkılar sağlayan bir sektördür. Madencilik sektörü, bir taraftan başta sanayi olmak üzere ekonominin diğer sektör-lerinin ihtiyaç duyduğu temel girdileri sağlarken, diğer taraftan özellikle kırsal bölgelerde yeni istihdam imkânları meydana getirmektedir. Dolayısıyla, bugünün gelişmiş sanayi ülkelerinin hemen hepsinde maden-cilik sektörü ekonomik kalkınmayı başlatan, öncü bir sektör görevi yapmıştır. Gelişmiş ülkelerin millî geli-rindeki madencilik sektörünün payı yüzde 10 ile 15 gibi yüksek bir orana sahiptir.

Ülkemiz ekonomisi açısından da madencilik sektörünün büyük bir önemi vardır. Gelişme yolunda önemli hamleler yapmaya çalışan millî sanayimiz ve tarım sektörümüz ana girdiler yönünden madencilik sektörüne bağlıdır. Ülkemizde çok zengin ve çok çeşitli maden rezervleri olduğu bilinmektedir. Bu kaynak-ların birçoğu işletmeye alınmış ve ülke ekonomisine katkı sağlar duruma getirilmiştir. Ancak, ne yazık ki madencilik sektörünün millî gelirimizdeki payı yaklaşık yüzde 1,5 gibi çok düşük bir düzeye sahiptir. Ö-nemli bir maden ihracatçısı potansiyelimize rağmen, maden ihracatımız çok sınırlı kaldığı gibi, bazı maden ürünleri de ithal edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, kısacası, madencilik sektörümüz ülke kalkınmasına yapabileceği büyük ve ö-nemli katkıyı bugün maalesef yapamaz durumdadır. İşte, bu husus ve gerçeklerden dolayı evvela peşinen ifade etmek isteriz ki bu tasarıya Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütünüyle karşı çıkmamız elbette ki söz konusu değildir. Ancak birçok yönden mahzurları bulunan bu tasarının bir oldubittiye getirilerek, âdeta yangından mal kaçırırcasına Meclisten geçirilmek istenmesini de fevkalade yanlış bulmaktayız. Madencilik alanında mevcut yasa ve mevzuatların elbette günümüz ihtiyaçları dikkate alınarak, sektörün acil sorunları göz önünde tutularak güncellenmesi ve geliştirilmesi lazımdır. Lakin, AKP Hükûmetinin 2002 yılında iş başına gelmesinden sonra bu alana özel bir ilgi göstermesi de kamuoyunun dikkatlerinden kaçmış değildir. Acaba bu özel ilginin gerekçesi nedir? Ülkemizin ihtiyaçlarından mı kaynaklanmaktadır yoksa arka planda gizlenen başka amaçlar mevcut mudur? Bu tasarıyla ülkemizin yatırım imkânlarını ve üre-timi artırmak mı amaçlanmaktadır yoksa bu tasarı, her zamanki gibi, sadece satış ve rant odaklı bir anlayışın neticesi midir? Ya da bu tasarıyla yama tutmayan ve sürekli artan bütçe açığının finansmanı mı hedeflenmektedir?

Sayın milletvekilleri, şu soruyu da atlamamalıyız: Küresel sermayenin talep ve dayatmaları ile iş birlikçilerinin niyetleri de bu tasarıda etkili olmuş mudur? Dolayısıyla bu kanun tasarısına ilişkin olarak birçok sual ve şüpheler haklı olarak akla gelmektedir. Kamuoyunda oluşan kaygı ve endişeler de bu manada elbette haksız görülemez ve görülmemelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarı öncelikle bu hâliyle çevreci de değildir. Ormanlık alanların, zeytinliklerin, sulak alanların, temiz içme suyu kaynaklarının ve insan sağlığının korunması hususunda hassasiyetten çok uzak olan bu tasarının bu şekliyle kabulü mümkün değildir. Taş ocaklarının, altın, krom, bakır, mermer ve benzeri maden işletmelerinin doğaya, çevreye ve insana verdiği ziyan ve rahatsızlıklar apaçık bir şekilde orta yerde durmaktadır.

Hâl böyle iken var olan yanlışların düzeltilmesi yerine, bu hâliyle daha çok keyfiyete ve şaibelere açık uygulamalara imkân vereceği kuşkusuz olan bu tasarının mevcut şekliyle az önce de ifade ettiğim gibi kabulü imkânsızdır. Dolayısıyla kamuoyunun, sivil toplum örgütlerinin, ilgili odaların, uzmanların görüş ve beklentilerine cevap vermekten çok uzak olan ve yürütmenin oldubitti şeklinde uygulamalarına, tasarruflarına çok açık hükümler içeren bu tasarının yanlışlığı bu hâliyle apaçık ortada durmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda birçok yerde ve pek çok maden ocağıyla ilgili rahatsızlıklar, tepkiler yer yer devam etmektedir. Vatandaşlarımız haklı olarak yaşadığı ortamın daha sağlıklı olmasını istemektedirler, suyunun, havasının çevresinin kirlenmesini ise haklı olarak istememektedirler. Bu yönde yapılıyormuş gibi gösterilen çalışmalarda da ne yazık ki halkımızın talepleri değil, maalesef, sadece sermaye odaklı yandaş çevrelerin istek ve arzuları dikkate alınmaktadır. "Benim köyümü, benim suyumu, benim havamı, benim çevremi kirletmeye hakkın yok." diyen vatandaşlarımız ile devletin güvenlik görevlilerinin karşı karşıya getirildiği dönemleri henüz unutmuş değiliz. "Vatandaşlarımız ne istiyor? Neden bu tepkileri gösteriyor?" diye merak etmek yerine, onları aydınlatıp ikna etmek yerine, onların üzerine devletin jandarmasını, polisini göndermek demokratik rejimlerde, millî iradeye dayalı rejimlerde olağan kabul edilemez ve edilmemelidir ve elbette halkın değil, sadece bir avuç yerli, yabancı ve yandaş sermayenin taleplerini dikkate alan bir anlayış da demokratik rejimlerin benimseyeceği bir olgu olamaz. Hatırlayınız, kamuoyunda "Cargill Yasası" diye anılan yasa çok ciddi tepkilere rağmen bu Meclisten AKP milletvekillerinin parmak demokrasisi anlayışıyla geçirilmişti.

Değerli arkadaşlar, az önce de vurgu yaptığım gibi AKP Hükûmeti iş başına gelir gelmez öncelikli konu olarak kendi çevresi ve yakınları için rant sağlayacak alanlara yönelik çalışmalara önem vermiş gibi gözükmektedir. Nitekim, ele aldığı Maden Yasası'nda yapmak istediği değişikliklerle koruma altındaki doğal ve tarım alanlarıyla birlikte ülkenin pek çok yerinde yandaş ve yabancı şirketlerle iş birliği iddialarını doğrulayacak düzenlemelere gitmektedirler. Hatırlanacağı üzere Anayasa Mahkemesi bu Yasa'da milletin menfaatinin değil de küresel sermayenin rantını düşünen ilgili maddeleri iptal etmişti ve yine Yüksek Mahkemenin iptal ettiği bir madde daha vardır ki "Nedir o?" diye baktığımızda, üretim miktarlarını gerçek dışı ve yanıltıcı beyan yapan işletmeler beş yıl içinde 3 kez yanıltıcı beyan yaparlarsa ancak o zaman ruhsatlarının iptaline izin veren maddenin iptal edilmesi idi.

Şimdi, buradan, yeri gelmişken sormak istiyorum: Koruma altındaki doğal ve tarım alanlarıyla birlikte ülkenin ayrıcalıksız hemen her yerinde maden arama ve işletilmesine izin vermek, bu ülkenin fakir fukarasına, yetimine, öksüzüne, evine bir dilim ekmek götüremeyen vatandaşına hangi faydayı sağlayacaktır?

Üretim miktarlarını gerçek dışı ve yanıltıcı beyan yapan işletmeler, beş yıl içinde 3 kez yanıltıcı beyan yaparlarsa ancak o zaman ruhsatlarının iptaline izin veren madde, art niyetli işletmeleri ödüllendirmek değil midir? Ve aynı madde Türkiye'nin hangi sorununu çözecektir? Bu maddeleri hazırlayan ve yasalaştıran bir anlayış hırsızın yanında mı, yoksa mağdur ve mazlumun yanında mı olacaktır? İşte bu yüzden Maden Yasası konusunda sabıkalı olan AKP Hükûmetinin yine uzlaşma ihtiyacı hissetmeden, sayısal çoğunluğuna güvenerek ve farklı bir dayatma ile yüce Meclise getirdiği bu tasarıdan ortaya çıkan kaygılar, şüpheler kesinlikle yersiz değildir ve vehim de değildir.

Sayın milletvekilleri, özetle, insana saygısı olmayan, çevreye, tarihe, kıymetlere duyarlı olmayan, ülkemizin vatandaşlarının değil de yabancı sömürge sermayesinin, onların iş birlikçilerinin menfaatine öncelik veren, halkımızın, ilgili sivil toplum örgütlerinin haklı tepkilerini dikkate almayan bu tasarının gerçekten de bu hâliyle hiçbir faydası ne yazık ki yoktur.

Sömürgeciliğe yönelik tavizlerle cennet ülkemiz cehenneme dönüştürülmemelidir. Ülkemizin uzun vadeli ihtiyaçlarını karşılama hedefinden çok, çıkar amaçlı bazı menfaat odaklarının kişi ve firmaların talep ve arzularına cevap verecek şekilde hazırlanmış bu tasarının bu şekliyle kabulüne elbette ki biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak sonuna kadar karşıyız.

Milyonlarca yılda ortaya çıkmış, belki de trilyonlarca dolar değere sahip maden varlıklarımızın, üstelik insan ve çevre sağlığı da dikkate alınmayarak bir avuç sermayeye ve yandaşlara peşkeş çekilmesine elbette ki karşıyız.

Geliniz, sadece kendi rantını düşünen ama cennet ülkemiz için hiçbir hassasiyeti bulunmayan sömürge sermaye gruplarını değil, bu ülkenin yarınları adına halkımızın, milletimizin taleplerine ve madencilik sektörünün gerçek meselelerine çözüm getirecek konulara kulak verelim diyor, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

,